5 bin yıllık antik kent; İsos!

HABER MERKEZİ

Hatay’ın Erzin ilçesinde bulunan İsos Antik Kenti, M.Ö. 545 yılında dönemin önemli bir yerleşim yeri olan İsos Antik Kenti birçok ulusa ev sahipliği yapmış. 5 bin yıllık köklü bir geçmişi bulunan kent; ticaret ve savaş konusunda stratejik bir bölge olmuş. Makedonya Kralı Büyük İskender ile Pers Kralı Darius arasında geçen meşhur İsos Savaşları da burada gerçekleşmiş. Aynı zamanda Geç Hitit, Pers, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu’na ev sahipliği yapan çok kültürlü bir kent olmuş.

Günümüze değin bir bölümü yıkılmış olan İsos Antik Kenti su kemerlerinin sadece 2 kilometrelik bir bölümü ayakta kalmayı başarmış. Su kemerlerinin asıl yapılış amacının Amanos Dağları eteklerinden Cenevizli gemicilere su iletme projesi olduğu biliniyor.

Antik Kent, her ne kadar Hatay sınırları içinde yer alsa da aslında Hatay ve Osmaniye il sınırı olarak belirlenen Kısık Boğazı bölgesinde yer alıyor. Bölgenin kuzeyinde Toprakkale ilçe sınırı güneyinde ise Erzin ilçe sınırı bulunuyor.

Birçok medeniyete ev sahipliği yapan bölgenin içerisinde Lecelik adı verilen volkanik taşlar yer alıyor. “Bilinmeyen” olarak adlandırılmasındaki en büyük etken ise çevresinde yetişen çoğu insanın buradan habersiz olması.

İssos, binlerce yıldan beri değişik söylencelere tanıklık etmiş olup, Akdenizin doğu kesiminde ve dolayısıyla Erzin sınırları içerisinde yer alır. Şehrin sahipsiz kalıntılarına Erzin’e 7 km mesafedeki İstasyon Mevkiinde rastlamak mümkündür.

Mezopotamya’yı Yunan kültürüne, Anadoluyu İslam Ülkelerine bağlayan merkez konumundaki İssos ; Bizans, Geç Hitit, Selaukos, Pers ve Osmanlı İmparatorluğuna ev sahipliği yapmıştır. Bölgesel olarak çok önemli bir konuma sahip olmasına rağmen günümüzde işlevsiz günlerini yaşıyor, hem de sessizce.

Oluşumu itibariyle mimari özelliği, kendinden sonraki zamanlara öncülük eden bir özelliğe sahip olan İssos kalıntılarının içinde 1-2 km. uzunluğunda, yüksekliği ise yer yer 7-8 m olan ve hala ayakta kalmayı başaran su kanalları bulunuyor. Akdeniz’e Cenevizli gemicilere Amanosların eteklerinden su iletme projesinin ürünüdür, bu su kanalı.

Büyük İskender’in zaferleriyle sonuçlanan M.Ö 333 yılında Pers kralı III. Darius’la yaptığı büyük bir savaşa sahne olan bölge asıl altın çağını Roma döneminde yaşamış ve bu zamandaki imar faaliyetleriyle yeni bir kimlik kazanmıştır.

Ayakta kalmaya çalışan kalıntıların önemli bir kısmı metrelerce toprak altında kalmış ve ciddi bir kazı çalışmasını bekler duruma gelmiş fakat arazinin volkanik yapısı, deprem ve denizden esen rüzgarlarla gelen kumlar gibi doğal zararların yanı sıra bu değerli kalıntılara esas büyük darbeleri içinden geçen yollar ve çevre yerleşim birimleri vermiş, her ne kadar bölge sit alanı olarak ilan edilse de yağmalar önlenememiştir. Tiyatrosu, spor kompleksi, sütunlu caddeleri, hamamı, tapınakları, su sarnıçları, mezarlıkları ve sahildeki iskelesi kaderine terk edilmişliğin hüznünü yaşamakta günümüzde.

Süregelen yaşamda, anıların gerisine düşerek, bizi sınırlayan doğa içinde tarihe ve sanata karşı tavrımızın farkında değiliz aslında. Gelmek istediğimiz uygarlık düzeyinin tüm gelişim hallerini düşündüğümüzde ileri doğru işleyecek olan bilincimizi geçmişle bütünleştiremeyip günü birlik yaşıyor ve algılamakta zorlandığımız zamanın ilerleyen sürecine tanık oluyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir