1970’lerde büyük aşk yaşayan, birlikte işler üreten iki performans sanatçısı; Marina Abramovic ve Ulay, 1989’da ilişkilerini ruhsal bir yolculukla bitirmeye karar verirler. Çin Seddi’nin iki ayrı ucundan yürümeye başlayıp ortada buluşurlar, birbirlerine son kez sarılır bir daha görüşmemek üzere ayrılırlar…
HABER MERKEZİ
1974-1988 yılları arasında birlikte olan performans sanatçıları Ulay ve Marina Abramovic, ilişkilerini sanatları üzerinden yaşamışlardır. Çin Seddi’nde buluşma performansıyla ünlü olan çift, aşklarının sona ermesine rağmen tarihe geçen büyük bir aşkın izini bırakmışlardır.
Marina Abramovic; 1946 yılında Yugoslavya’da doğmuş, performans sanatının ikonası hatta ilahı olarak bilinen; 1960’lar da ortaya çıkan vücut sanat akımının en önemli temsilcilerindendir. Gerçek adı Frank Uwe Laysiepen olan, analog fotoğraf ve polaroid ile yaptığı çalışmalarla 60’ların sonları ile 70’li yıllarda en üretken dönemini yaşayan Ulay, Ljubljana’ya taşınmadan önce Amsterdam’da yaşadı ve çalıştı. Marina Abramovic ile yaptıkları performanslarla uluslararası tanınırlık kazanan ikili, 14 yıl boyunca sanat tarihine geçen birbirinden farklı, sıra dışı ve tehlikeli performansa imza attı.
Sanatçı olmak için gereken aykırılığı üst düzeyde yaşayan Marina Abramoviç, bedenin ve zihnin sınırlarını zorladığı sanat eserleri ortaya çıkarmak için performans sanatlarına yönelen bir sanatçı. Birçok insan onu 1974 yılında sergilediği “Rhytm 0” adlı eseriyle tanıyor. Sıra dışı sanatçı bu eserinde, gülden, dolu bir tabancaya kadar 72 farklı objeyle birlikte bir odada kendini izleyicilerin ellerine teslim etmişti. İlk başta sarılan, saçını tarayan katılımcıların zamanla sanatçıya vurması, zarar vermesiyle devam eden performans, 6 saatin sonunda tabancayla nişan almaya kalkan bir katılımcının durdurulmasıyla sona ermişti. Bu sansasyonel performanstan bir yıl sonra Amsterdam’a taşınan sanatçı burada, ikisinin de doğum günü olan 30 Kasım’da, kendiyle oldukça benzer bir düşünce yapısına sahip olan Frank Uwe Laysiepen, bilinen adıyla Ulay’la tanışıyor ve bu andan itibaren ikili, unutulmayan bir aşk hikayesi yazmaya ve belki de tüm hayatlarını bir performans sanatı haline getirmeye başlıyorlar.
İki sevgili büyük bir aşk yaşıyorlar ve birlikte oldukları yıllar içinde birçok farklı iş, eser yaratıyorlar. Atlarlar karavanlarına, gezerler dünyayı delice bir arzuyla. Birlikte oldukları süre boyunca birçok farklı performans yaratırlar. İkili, yeri gelir diz üstü oturup birbirlerini tokatlarlar, ta ki birinden biri durana kadar. Yeri gelir sırt sırta ama saçları birbirine bağlı kımıldamadan 1 saat, sonra 1 saat daha oturur. Yeri gelir, gerili bir yayı, zehirli bir ok ile kalbe hedef alır. Hızlanan kalp atışlarını göğüslerine takılı mikrofonla kaydeder. Ve evet yeri gelir, yüz yüze ama çığlık çığlığa kesintisiz bir ses ile durmaksızın adım adım gerilimi yükseltirler, birinden biri vazgeçene kadar.
ÇİN SEDDİ’NE YOLCULUK
Yapmak istedikleri en çok şey ise Çin Seddi’nde bir performans sergileyebilmekti. İlk başta izin alamasalar da bir dizi problemin ardından izin alarak hayalleri olan performansı yapmak için hazırlandılar.
1983 senesinde, sanatçıları ve aşklarını en iyi tanımlayacak olan bir olayın başlangıcı yaşandı. “The Lovers” adındaki eserleriyle, Çin seddinin iki ucundan ayrı ayrı yürümeye başlayacak ve ortada buluştuklarında, nihai bir ortak projeye başlayacak, evleneceklerdi. Marina Abramovic, Çin Seddi’ndeki büyük performans öncesinde Ulay’ın kendisini aldattığını öğrendi. Üstelik Ulay ile birlikte olan kadın hamileydi. Marina, hamilelik durumundan ötürü Ulay ile olan ilişkisini bitirme kararı aldı fakat ikili, hayali olan performansı gerçekleştirmeden ayrılmak istemiyordu. İlişkilerini ruhani bir yolculukla tamamlamak isteyen Marina ve Ulay, Çin Seddi’nin iki ucundan birbirlerine doğru yaklaşık 6000 km yolu 90 günde yürüdü ve buluştukları yer aslında ilişkilerinin bittiği yerdi. Ulay daha sonra hamile olan kadınla evlenirken Marina ise solo çalışmalarına devam etti. Bu ayrılıktan sonra ikili, uzunca sene bir araya gelmemişti. Ta ki 2010 yılına kadar.
HÜZÜN, ACI, AŞK VE PİŞMANLIK
Bu destansı ayrılık kavuşmasından sonra, 22 yıl boyunca birbirlerini görmeyen ikili, 2010 yılında Abramovic’in “The Artist is Present” adlı eserinde bir araya gelip sanat camiasında adeta nefesleri kesti.
Abramovic bu eserinde, günde sekiz, toplamda 750 saat bir masada sessizce oturup, her 5 dakikada bir değişen katılımcılarla bakışıyordu. Fakat beklenmedik bir anda Abramovic’in karşısına Ulay geçti ve mükemmel bir uyum içinde birbirlerinin gözlerinin içine bakan ve gözyaşı döken ikili, bizlere hüznü ve acıyı, aşkı ve pişmanlığı, geçmişe dair yaşanmışlıkları, sessizce anlattılar.
Ulay’ın sürpriz katılımıyla Abramovic’in eserin temas etmeme kuralını bozarak, iki metrelik masanın uçlarından el ele tutuşup gözyaşları akıttığı anlar, çiftin ve aşkın tarihine kazılı anlardan biri olarak hafızalarda yerini aldı.
Ulay, 2 Mart 2020’de 76 yaşında savaştığı lenf kanserine yenik düşerek hayatını kaybetti. 2020 yılında Sabancı Müzesi’nde de eserlerini sergileyen Marina Abramovic, hala çok konuşulan sanatını icra etmeye devam ediyor.
Ulay’ın stüdyosu, Ulay’ın hayatını kaybetmesinin ardından sosyal medya hesaplarından “Ulay eşsizdi. İyi bir insan ve sanatçı olarak… Nazik bir ruh, cömert… Bir öncü, provokatör, aktivist, mentor, meslektaş, dost, baba, koca, aile… Aydınlığı arayan biri. Hayat aşığı. Bir gezgin. Bir savaşçı. Limitleri zorlayan ve acıya mukavemeti yüksek müthiş bir düşünür. Kendini düşünmeyen ve korkusuz, etik, zarif, nüktedan…” şeklinde paylaşım yaptı.