İnsan seçebildiği kadar özgür, özgür olabildiği kadar insandır… Seçim, birden fazla durum ya da algı arasından biri ile ilgili karar verilmesidir.
Sahip olduğumuz özellikler kaynak olarak ya doğuştan gelir ya da sonradan edinilir. Doğuştan getirdiğimiz özelliklerimiz herhangi bir etkide bulunmadan hazır elde ettiğimiz özelliklerdir. Örneğin; üyesi olduğuz aile, cinsiyet, ırk gibi.
Sonradan edindiğimiz özellikler ise mücadele, emek, şans, vb. durumlar sonucunda oluşan betimleyici niteliklerdir. Örneğin; okul, meslek, eş, din gibi seçimler sonradan çeşitli nedenlerden ötürü oluşturduğumuz niteliklerdir. Özellikle üzerinde duracağımız nokta budur. Çünkü sonradan oluşan nitelikler seçimlerle ilgilidir. Seçimleriniz yalnızca bize aittir. Yaşamda başımıza pek çok şey gelebilir ama önemli olan bizim pek çok şeyin başına gelmemizdir. Yaşamımızı kendi tercihlerimizle yaşamayı seçmek, sahip olabileceğimiz en büyük özgürlüktür. Günümüzün en önemli sorunlarından biri neyi istediğimizi bilmemektir. Bu da ileride olmak istediğimiz şeyi seçememektir. Bir üst kurum, alan ya da mesleki seçimin yanlış yapılması sonrasında meydana gelebilecek bütün yanlışlıkların tetikleyicisi olacaktır. Seçimler anlık kararlarla yapılmamalıdır. Geleceği yaşayacak olan birey ilerde olmak istediği şeyi yaşamak için seçimler yapmalıdır.
Yaşam bize sunulmuş bir armağandır, farklı alternatifleri de içinde barındırarak. Bizler bu alternatifler arasından seçimlerimizi gerçekleştireceğiz. Bunu yaparken merkeze alınması gereken en temel unsur kişisel özelliklerimizdir. Kişisel özelliklerimize ( yetenek, ilgi, değer, vs.) uygun olarak yapacağımız seçimler daha başarılı bir birey olmamızı sağlayacaktır.
Çok kısa sürede karar verip, çok uzun mutlu/mutsuz yaşıyoruz.
… okul seçimi
… bölüm seçimi
… meslek seçimi
… eş seçimi
… arkadaş seçimi
… parti seçimi
Tüm bunların toplamı bizim sım sıkı bağlanmaya çalıştığımız hayattır. Hayatımızı daha içerikli, verimli, anlaşılabilir, barışık bir halde sürdürebilmemiz seçimlerimizle ilgilidir.
Tavuk Suyuna Çorba adlı kitaptan bir öykü:
Düş gücü, bir insanın en yükseklere uçurabildiği bir uçurtmadır.
Birkaç hafta önce başıma çok değişik bir şey geldi. Yatak odamda bebeklerden birinin altını değiştirirken, beş yaşındaki kızım Alyssa yanıma geldi ve kendisini yatağa attı.
“AnneciÄŸim, büyüdüğün zaman ne olmak istiyorsun?”dedi.
Önce bir tür oyun oynadığını düşündüm ve oyunu sürdürmek için, “Hımmm. Sanırım büyüdüğüm zaman anne olmak istiyorum.” dedim.
“O sayılmaz, çünkü zaten annesin. Ne olmak istiyorsun?”
Peki, belki büyüdüğüm zaman papaz olurum.” dedim bu kez.
“AnneciÄŸim, o da olmaz, zaten öyle sayılırsın!”
Bağışla ama hayatım,” dedim” ne söylemem gerektiÄŸini anlamadım.”
AnneciÄŸim, sadece büyüdüğün zaman ne olmak istediÄŸini soruyorum sana. Ne olmak istiyorsan o olabilirsin!”
O anda o kadar şaşırmıştım ki, hemen bir yanıt bulamadım. Alyssa da bunaldı ve odadan çıktı.
O birkaç dakikada yaşadığım deneyim beni çok derinden etkiledi. Çok etkilenmiştim, çünkü kızımın gözünde ben hâlâ istediğim bir şey olabilirdim! Yaşım, kariyerim, beş çocuğum, kocam, üniversite diplomam, master derecem; hiçbirinin önemi yoktu. Onun gözünde ben hâlâ düşler kurabilir ve yıldızlara uzanabilirdim. Onun gözünde benim hâlâ bir geleceğim vardı. Onun gözünde ben hâlâ astronot, piyanist, hatta opera sanatçısı bile olabilirdim. Onun gözünde ben hâlâ büyüyecek ve bir şeyler olacaktım.
Çok dürüst ve masum olduğunu anladığım zaman, yaşadığım o olayın gerçekten çok güzel olduğunu far kettim; aynı soruyu büyükannelerine ve büyükbabalarına da sorabilirdi. O kadar içtendi.
Bir yerlerde okumuÅŸtum: “Yıllar sonra olacağım yaÅŸlı kadın, ÅŸimdiki benden çok farklı olacak. İçimde bir baÅŸka benin varlığını hissetmeye baÅŸladım.”
Evet… siz büyüdüğünüz zaman ne olacaksınız?