ANTAKYA bir sonraki depremi bekliyor!

Orontem, Asi Nehri’nin eski adı.

Latince de ‘Doğulu’ anlamına geliyor.

‘Antiochia ad Orontem’

Yani ‘Asi Nehri üzerindeki Antakya’

Antakya’da yıkımın ilk sorumlusu aynı zamanda ilk ve en vahim hatayı yapan kişiydi.

Şehrin kurucusu İmparator Seleucus!

M.Ö. 300’lerde Büyük İskender’in komutanlarından ve daha sonra imparatorluğunu ilan edecek isimdi. Seleucus, babasının adını verdiği ve dünyanın en görkemli ve kalabalık şehirlerinden biri yaptığı Antakya’yı ne yazık ki Doğu Anadolu ve Ölü Deniz fay hatlarının kesiştiği, Asi Nehri’nin alüvyonlu vadisi üzerine kurarak şehrin makus talihini binlerce yıl önce belirlemişti. Muhtemelen bunu yaparken bereketli ve sulak topraklar üzerinde bir şehir kurduğunu düşünmüştü. Ancak öyle olmadı. Antakya’yı verimli diye oturttuğu topraklar, her seferinde Antakyalılara mezar olmuştu. Bugüne kadar 7 defa güçlü sarsıntılar yaşayan Antakya son sarsıntıyı soğuk bir Şubat gününde yaşamıştı. Sonuç ne yazık ki yine on binlerce kayıp!

İmparator Seleucus, 2 bin 900 yıl önce eminim ki fay hatlarından bihaberdi…

O dönem de benim diyen bilim adamları da habersizdi…

Diğer insanlarda…

*

Bugüne dönelim; Tarih akışı içinde Antakya defalarca büyük depremlerle harap olmuş ve yeniden aynı zemin koşullarında kurularak bir sonraki felaketi beklemiştir. Selevkoslardan, Roma’ya, Bizans’tan, İslam Ordularına, Haçlı Prenslikleri ’ne, Selçuklulara Osmanlılar ve günümüze dek neden böyle bir tercihte bulunulduğu hakkında bilinen tek şey Asi nehri kenarının sulak ve bostan yapılmaya müsait olmasıdır.  Yani tüm medeniyetlerin ortak mantıklarının arkasında ekonomik kaygılar bulunuyordu.

Devam edelim;

Antakya’da 6 Şubat 2023’ten önce yaşanan son iki büyük depremlerden biri 13 Ağustos 1822’de diğeri ise tam 50 yıl sonra 3 Nisan 1872 tarihinde yaşanmıştı.

O depremlerde bugün gibi on binlerce insan ölmüştü.

İşin garip tarafı ise son deprem olan 1872’de Antakya yeniden kurulmuş ve inatla aynı zemin ve yine Asi Nehrinin alüvyonlu vadisi üzerine kurulmuştur.

1872’ye birkaç dakikalığına dönün ve kendinizi zorlayın.

Biraz daha çok zorlayın!

Hatta çok zorlayın!

1872 yani 150 yıl önce.

Ve o günün koşullarında Antakya’nın bir kere daha aynı yere yani Asi Nehrinin alüvyonlu vadisi üzerine kurulmasının arkasında ki sulak arazi gerekçesinin kabul edilebilir olduğunu göreceksiniz.

 

 

Ama bugün 151 yıl sonra artık yer altının, yer üstü gibi bilindiği bir dönemde Antakya’nın yine Asi nehrinin kenarına kurulmasının gerekçesi sanıyorum verimli ve sulak topraklar değildir!

Artık bugün teknoloji var hangi bina nereye kurulmalı, fay hattı, sulak arazi, alüvyon zemin, yüksek kat, sağlam bina falan filan hepsi biliniyor.

Eeeeee Antakya yine aynı yere kuruluyor!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir