Arkadaş, yeri gelir sırdaş, yeri gelir suç ortağı, yeri gelir seni kollayan kişi. Ama hep böyle de olmuyor tabi. Bazen kuyunu kazan, bazen kabahati üstüne atan, bazen seni ispiyonlayan..
Peki arkadaş seçerken eşik ne olmalı?
Ağzı sıkı olmalı..
Seni cesaretlendirmeli.
Mal, mülk, başarı kıyası yapmamalı.
Hobileriniz ortak olmalı.
Sana bir şey öğretmeli.
Topluma, aileye, senin özeline saygılı olmalı.
Senin kadar o da ilişkiniz için yatırım yapmalı.
Tabi sen de onun iyi niyetini suistimal etmemelisin, onun yerine karar almamalısın, özeline saygılı olmalısın, paylaşımcı olmalısın, değerli hissetirip zaman ayırmalısın.
Peki nelere dikkat etmeliyiz?
Karşı cinse karşı değişiyor mu? gözlemlemek lazım.
Para hesabı yapıyor mu?
görmek lazım.
Kendi öncekileri ve menfaatlerine göre mi görüşüyor?
incelemek lazım.
Hırslı mı, yoksa azimli ve sebatkar mı?
bakmak lazım.
Neler okuyor, neler izliyor, nerelere gidiyor, nasıl konuşuyor?
Bakınmak lazım.
İşte Mevlana’nın düşündüren dostluk hikayesi; Genç adamın biri, dermiş babasına her gün; \”Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi…\” Baba itiraz eder, olmaz öyle çok dost. Hakikisi belki bir belki iki, fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki dostun…
Devam eder durur konuşma… Aralarında başlar bir tartışma, karar verirler bir sınava, dostun hakikisini anlamaya…
Bir akşam bir koyun keserler, ve koyalar çuvala… Baba der ki oğluna:
– \”Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dost bildiklerine\” Çuvaldan kanlar damlamakta…
Delikanlı sırtlar çuvalı, gider en iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı…
O dost bakar ki çuvala hem de kanlı bir çuval, kapar hızla kapıyı delikanlının suratına. Almaz içeri arkadaşını…
Böylece tek tek dolaşır delikanlı, kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını. Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır. Evlat geriye döner, ama içten yıkılır… Babasına dönerek:
– \”Haklıymışsın baba\” der. Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana… Baba:
– \”Hayır evlat, der. Benim bir dostum var bildiğim. Hadi çuvalı sırtla ve bir kere de ona git, selamımı söyle. Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar. Alnından terler, çuvaldan kanlar damlar…
Gider, baba dostuna, selam verir. Kabul görür sevinir. O dost, delikanlıyı alır hemen içeri. Geçerler arka bahçeye, bir çukur kazarlar birlikte, koyunu gömerler adam diye, üzerine de serpiştirirler toprak belli olmasın diye dikerler üzerine sarımsak…
Genç adam gelir babasına;
– \”Baba işte dost buymuş\” diye konuşunca, babası:
– \”Daha erken, o belli olmaz daha, sen yarın git O\’na, çıkart bir kavga, atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona… İşte o zaman anlaşılacak dostun hakikisi… Sonra gel olanları anlat bana…
Genç adam aynen yapar babasının dediğini, maksadı anlamaktır dostun hakikisini, babasının dostuna istemeden basar iki tokat!..
Der ki tokatı yiyen dost; \”Git de söyle babana, biz satmayız sarımsak tarlasına böyle iki tokada!..\”
En çok vakit geçirdiğin 5 kişinin ortalamasısın.
Jim Rohn