Ben; insan

Ben insan; Hani şu canlı türlerinin en gelişmişi sayılan. Düşünebilen tek varlık. Amma velakin bir akılsızlık ettim ki sormayın. Bir yemiş nasıl düşerse dalından öyle koptum tabiattan. Beton ve cam uygarlığı kapanına kaptırdım kendimi. Modern çağın kent yaşamı, bir girdap gibi çekmişti içine beni. Devasa binalar, rengarenk ışıklar ve sokaklarda taşkın sular gibi akan mahşeri kalabalıklar çekti. Sosyalleşirim, yalnızlığım biter, renkli bir hayatım olur sandım. Yanıldığımı kısa sürede anlayacaktım. Apartman katlarında, dört duvar arasına sıkışıp kaldım. Boyuna yalnızlık büyütüyorum. Tarifi imkansız bir mutsuzlukla köpürüp taşmaktayım. Uzun sözün kısası, kendimi iyi hissetmiyorum.

Ben insan; Geriye bakıyorum da doğayla hemhal olduğum, toprağı ekip biçtiğim yıllarda ağrı-stres nedir bilmezdim. Tabiat sağlıkmış meğer. Şimdi daha iyi anlıyorum. Ama nafile. Geri dönemem artık. Tüm bağımı, bostanımı daire karşılığı müteahhitlere-mühendislere verdim. O güzelim asırlık ağaçlar, meyve ve yemiş bahçeleri iş makinelerinin haşin darbelerine yenik düştü. Derin bir offf çekiyorum, hayallerimden başka bir şey yıkılmıyor.

Ben insan; Zihinsel, ruhsal ve fiziksel hastalıklarıma her gün yenisi ekleniyor. Sinir hapları kullananların sayısı artıyor. Böyle diyor haberler. Kronik rahatsızlıklar ve kanser vakaları da yükselişte. Oysa toprak stresimizi alırdı. Huzuru deneyimlerdik uçsuz bucaksız kırlarda. Şimdilerdeyse, karamsarlık, endişe, korku, kaygı vb. ruh halleriyle uykumuz kaçmakta.

Ben insan; Topraktan uzaklaştıkça hastanelere yakınlaşıyorum. Tabiattan koptukça, dengem, huzurum bozuluyor, depresyonum artıyor. Panik ataklarım sıklaştı. Ağaçlardaki taze yemişler yerine ilaçları yutuyorum. Yok olan sadece yeşil alanlar değilmiş, içimiz de çölleşmekte. Yeni beton abideler (binalar) dikmek için deştiğimiz sadece toprak değilmiş, içimizi de oyuyormuşuz. Bundanmış ruhsal dünyamızın paramparça olması. Daralan sadece yaşam alanlarımız değilmiş. İçimiz, ufkumuz, hayallerimiz, zihnimiz, kapasitemiz küçüldükçe, küçüldü…

Ben insan; Kayboldum, ruhsuz yaşamın kıyısında. KOZMİK BİLİNÇ YASASI diyor akıl danıştığım karşı komşum. Bunu kaçımız biliyor? Ben de bilmiyordum. “Nedir?” Diye sordum. Bu yasa özünde İÇİÇELİK YASASI’ymış. Tabiat yoksa biz de yokuz. Zira içiçelik yasasında esas olan dengeymiş. Bu şu demek; Doğanın dengesini bozarsak, kendi dengemizi bozmuş oluruz. BEN’den BİZ’e, toplumdan tüm gezegene.

Her şey bağlıdır birbirine / Her şey birbirine örülür / Toprağın başına gelen, onun çocuklarının da başına gelir.” Böyle yazıyormuş Kızılderili Şefin Bildirgesi kitabında.

Vay canına. Demek sorun buymuş. Tabiata zarar verdikçe en büyük fenalığı kendimize yapıyormuşuz. Bunu bilmiyordum. Aslında ben düşünebilen cahilmişim. Bak bunu öğrendim işte.

Peki ya siz, siz bu tabiat kanunlarını biliyor muydunuz? .

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir