Zihnim her ne kadar ekonomi ile ruhsallığı birbirine bağdaştırmakta zorlansa da bu Dünya’dan geçmenin yolu da Dünya’nın sağından solundan yukarısından aşağısından dolaşmak değil de tam içinden geçmekte yatıyor. Bunun da yolu da zaten içinde yaşadığım dünyevi sistemi tanımak ve bilinçli bir şekilde onu yaşamak. Aslında tam da bu noktada ben de tam ekonomi ile ruhsallığın ne kadar birbiriyle bağdaştığını keşfettim. İlk ekonomistler aslında filozoftu. Varoluşla ilgili sorgulamaları sonucu çıkan teoremler de ilk ekonomi teoremleriydi.
Yine bir ekonomist olan Stefani D’anna da “Tanrılar Okulu” kitabında “Mutluluk ekonomidir” der. Ben de gerçek anlamda ekonominin ne olduğunu anladığımda hayatımın daha huzurlu ve verimli geçebileceğini fark ettim ve bu farkındalığı da çalıştığım kurumlarda paylaşmaya çalışıyorum. Bence bilinçli olarak ekonomi matematiğe boğulup daha zor anlaşılır ve sıkıcı hale getirilmeye çalışılmış. Özünü anladığımızda hem basit hem de çok faydalı bir bilim. Ama tabii ki bazı ekonomistler bile bu öze ulaşamıyor çünkü teoremlerin içinde kayboluyorlar. Peki ekonomi nedir diye sorduğunuzu duyar gibiyim canlar.
Ekonominin klasik tanımı kaynakların etkin kullanımıdır. Ama modern kitaplarda bunu güncellediler ve insanın hem doğa ile hem diğer insanlar ve firmalarla olan tüm ilişkilerini çalışan bilim dalı dediler. İlk tanımı bile kabul etsek kaynak dediğimiz şey sadece hammadde ya da üretim için kullanılan makinalar değil aslında bence. Cesaret de bir kaynak, sevgi de… Bunlar sınırsız ama sınırsız olmasına rağmen kullanmayı bilmeyenlerimiz ya da almayı bilmeyenlerimiz var. Ben anlatımlarımın başında hep ekonomi deyince aklınıza ilk gelen ne geliyor diye sorduğumda para derler; ama para bir kaynak değildir ekonomiye göre, bir araçtır. O da insan yapımı bir üründür.
Kaynak, üretim yapmak için kullanılan şeylere denir. Sadece bu bilgiyi içselleştirmek bile ekonomiye bakış açımızı değiştirebilir. Çünkü bize ekonominin var olan sınırlı kaynaklar üzerinde insanın bitmeyen arzuları sebebiyle oluşan talebin yönetimi olarak aktarılmıştı. Ama bir yandan da kaynakların sonsuz olduğu bilgisi de var. Bu konuyu biraz incelememiz gerekiyor diye düşünüyorum.
Şöyle bir örnek vereyim; Aslında en sınırlı kaynağımız zaman. Dünyadaki konumumuz, maddi durumumuz ne olursa olsun hepimizin günde 24 saati haftada 7 günü var. Yaşam yolculuğumuzun uzunluğu kişiye göre değişse de o da belirli. Ekonomide “fırsat maliyeti” kavramı var -ki bu konuyu anlatmayı çok severim. Her seçim bir maliyet doğurur demektir. Bu maliyet illa maddi olmak zorunda değil. Ekonomistler sadece ödenen bedele değil, aynı zamanda fırsat maliyetine de bakarlar. Bu da şu demek: Bir seçim yaptığımızda vazgeçtiğimiz en iyi alternatifin bize sağlayacağı fayda, o seçimimizin fırsat maliyetidir aslında.
Örneğin şu an bu yazımı okuyanlar bu yazıyı okumak yerine bambaşka şeyler yapıyor olabilirlerdi. Dolayısıyla bu yazıdan alacakları faydanın bu yazıyı okumak yerine her ne yapacaklardı ise o eylemden alacakları faydadan yüksek olması gerekir ki kendi için de doğru bir seçim yapmış olsunlar. O yüzden zamanı etkin kullanmak ya da hayatta verdiğimiz tüm kararları bizi kendi yolumuzda ilerletecek şekilde almak da ekonominin bir konusu.
Peki kaynakların kıt, insan arzularının sonsuz olduğuna dair tanımın modern ekonomide yok artık dedim. Çünkü bu tanım güncellenmiş olsa bile bilinçaltlarımızda o kadar işli ki… Halen ekonomistlerin çoğu bu tanımı kullanıyor. Sadece bazı heterodoks kitaplarda tanım bahsettiğim şekilde genişletildi. Bu kaynaklarda ekonominin tüm ilişkileri inceleyen bir bilim dalı olduğu söyleniyor. Yani sadece kaynakların insanlar için en etkin şekilde kullanılması değil; insanların doğayla insanların insanlarla ve insanların firmalarla olan ilişkileri hepsi ekonominin konusu olduğunu. Örneğin evlilik ekonomisi diye bir konu bile var üzerine bir sürü bilimsel makale yazılmış. Ekonominin çok sevdiğim bir başka bir yanı da her disiplinle ortaklaşa çalışabiliyor olması. Yani bağlayıcı bir bilim. Sağlık ekonomisi var, çevre ekonomisi var, çalışma ekonomisi var, toplumsal cinsiyet var… Aklınıza gelebilecek her bilim dalıyla ekonomiyi birleştirebilirsiniz, çünkü ekonomi zaten hayatın kendisini çalışıyor bence.