Şimdi sizi geçmişe götüren satırlarla buluşturacağım. Seviyorsunuz biliyorum. Ben de çok seviyorum geçmişi ve geçmişte kalan mutlu, huzurlu günlerimizi…
Odanın ortasına serilen eski püskü bir çarşafa ve üzerine konulan alüminyum tepside ki yemeğe hepimizin aynı anda kaşık sallaması…
70’li yılların başıydı. Ben 6, 7 yaşlarındaydım.
Doğup büyüdüğüm bugün virane olan Çekmece köyünün kâh buğday tarlalarında kâh erik ve kaysı bahçelerinde koştururdum. Eski bir otomobil lastiğini iteleyerek önümde çevirirdim. Kendimce araba kullandığımı sanıyordum. Orada ki yaşıtlarımın tamamının yaptığı gibi yani… Çekmece caddesinden evimize inen sokağı çok iyi hatırlıyorum sağı solu turp, tere otu, marul, yeşil soğan gibi sebzelerin ekildiği tarlalara kıyıydı. O anları hayal etmek bile bugün için harika bir duygu. Çekmece köyünün neredeyse tamamı çiftçilik yapardı. Hayvanları vardı. Ağırlıklı olarak büyükbaş hayvancılığı yapılırdı. Her evde hiç yoksa bile keçi, koyun, tavuk mutlaka bulunurdu. Bizimde Almanya’da ki amcam Besim’in katkısıyla alınmış bir adet süt ineğimiz vardı. Annem her gün sabah erken kalkar Hollanda ırk ineği sağar ve akşamdan sağdığı sütle birleştirerek Çekmecenin meşhur ve o zamanlar tek bakkalı Ali Kavuk’a götürür satardı. Bakkal Ali Amca kendisi halen yaşıyor. Allah uzun ömür versin. Çok sıcakkanlı biriydi. Bazen annemle ben de giderdim. Bana bakkaldan avuçlayarak parasız leblebi verirdi. Annem aldığı süt parasıyla çay şeker gibi evin ihtiyaç maddelerini alırdı. Zaten başka da bir şey genellikle bakkaldan alınmazdı. Domatesi, salatalığı, patlıcan, Ispanak, nane, maydanoz, yeşil soğan, yumurta, süt, yoğurt hepsi ama hepsi evlerin bahçelerinde yetiştirilirdi. Ekilmedik bir tek karış toprak bulunmazdı. Üretimin en yoğun olduğu yıllardı. Çok iyi hatırladığım diğer şey ise babam Şey Nafi’nin bir yandan tarlada çalışırken diğer bir yandan ise sürekli Arap Radyosunun haberlerini dinlemesiydi. Semire Tevfik, Feyruz gibi Arap dünyasının ünlü sanatçılarını o yaşlarda babamdan bilirim. Bir de Hafız Esad vardı o dönemde. Suriye devlet başkanı. Babam bir ona bir de Bülent Ecevit’e sevdalı bir isimdi. O günlerde Mısır ile İsrail arasında imzalanan barış anlatması (CAMP Davit) çok konuşulurdu. Arap dünyası çok karışıktı. 6 gün savaşları, Mısır, İsrail arasında ki ilişkiler ve Kaddafi’nin en çok konuşulduğu yıllardı. Haberler başladı mı babam işini gücünü bırakır ve küçük radyosunu kulağına götürerek haberler bitene kadar bekler sonra duyduklarını yorumlardı. Samimi arkadaşları Şeyh Süleyman ve Suphi amca ile saatler süren Ortadoğu ve bölgenin geleceği tartışılırdı. Çok duymuşumdur; onlar Arapça ile ‘Şark Avsat’ derlerdi ki hiçbir zaman durulmayacak. Yahudi devleti İsrail orada oldukça ‘Savaş sürecek’ derlerdi…
*
Ve bugün o günlerin üzerinden en az 45 yıl geçti. Ben o günün şey Nafi’sinin yaşını 10 yıl kadar geçiyorum. VE halen Ortadoğu ve halen İsrail’i konuşuyoruz. Babam o gün küçük radyosunu kulağına götürüp haberleri dinlerdi. Biz de bugün televizyonların sesini açarak haberleri dikkatle dinliyoruz.
Konu yine İsrail, konu yine Ortadoğu ve yine her taraf kan revan…