Şiddetsiz bir yaşam mümkün

Değişik biçimleriyle şiddet sarmalında yaşamaktayız. adeta. Güçlü soru tam da burada devreye girer; Şiddetin failine duyulan öfke sorunu çözüyor mu?

Eğer yanıt, EVET’se hepimiz kin ve nefret söylemlerine devam edelim.

Ama hayır, bu hiçbir şeyi değiştirmiyor. Aksine, tüm negatif ve yıkıcı duyguların başında gelen nefret ve öfke sadece hissedene zarar veriyor.

Zihin biliminin evrensel yasalarından biri de ÇEKİM YASASI’dır. Bu yasaya göre ilişkiler aynamızdır. Bizim kendimizle ilişkimiz neyse başkalarıyla da o temelde ilişkileniriz. Ve ona göre deneyimler çekeriz hayatımıza.

Eğer bir insan; değersizlik duygusuna sahipse, özsaygıdan, özgüvenden yoksunsa, öğrenilmiş çaresizlik içerisindeyse, bu kalıplarıyla uyumlu ilişkileri olacaktır.

Kadın olarak benim geçmişim her türden şiddet ve tacizle doluydu. Bir çoğunuz gibi çocukluğumdan vurulmuştum. Çok ağır ve derinden yaralanmıştım. Yıllarca açık bir yara gibi yaşadım.

Bu nasıldır bilir misiniz? Açık, derin ve her daim kanayan bir yara olarak yaşamak? Rüzgar değse sızlarsınız. Yağmur değse sızlarsınız. Hava değse sızlarsınız.Söz değse sızlarsınız. Bakış değse sızlarsınız. Hiçbir şey değmezken de hep sızlarsınız.Ve ben hep yaramı derinleştirecek insanları çektim kendime. Değersiz hissettirecek, taciz edecek, şiddet uygulayacak vs. Ta ki FARKINDALIK oluşturup kendimi holistik manada İYİ-leştirinceye kadar.

O zaman anladım ki ben kendime değer vermiyormuşum. Ben kendimi taciz ediyormuşum. Ben kendime şiddet uyguluyormuşum. Kendimle ilişkim neyse hayatımdaki insanların benimle ilişkisi oydu.

Kendimi sevmeyi öğrenince kendime değer vermeye başladım. Kendime ve bedenime saygı duydukça,tacize de şiddete de bana zarar verebilecek her türlü olumsuz davranışa da izin vermez oldum.

Ne güzel demiş Simone de beav “ Sadece erkek değildir kadını ezen. Kadın kendi hayatından sorumlu olmaktan vazgeçerek kendi kendini de eziyor.”

Kadına şiddete de kadın cinayetlerine de bu FARKINDALIK perspektifinden bakarsak ve buradan sorgularsak daha verimli oluruz. Burada bir parantez açalım kişilik oluşumu beş yaş civarı kısmen tamamlanmış olur. Yani çocuğun yetiştirilme biçimi nasıl bir yetişkin olacağını belirliyor. Anne-babalar, lütfen nasıl bir insan yetiştirdiğinizin FARKINDA olun.

KADINLAR: Unutmayın ki, eğer siz kendinizi sevmiyorsanız, siz kendinize değer vermiyorsanız, kimse size saygı duymaz, değer vermez. Eğer hayatınızdaki erkeği sahiplenen, mülkleştiren, onun size sunduğu imkanlar dahilinde yaşayan bir yapıdaysanız ona göre muamele görürsünüz. Kendinizi de onu da tutsak bir yaşama mahkum edersiniz.

Bir yetişkin gibi davranın ve hayatınızın sorumluluğunu üstlenin. Kendi adınızla yaşayın. Kendiniz olun kısacası. Karşı cinsle bilinçli temellerde paylaşılan hayat emin olun daha adil, daha özgür ve daha keyifli olacaktır.

Ve ERKEKLER; egemen eril kültürün size dayattığı düşük bilinç seviyesini aşmaya bakın. Eşiniz, sevgiliniz vs. birlikte olduğunuz kadınların sadece size yaslanarak yaşamasına izin vermeyin. Okumayan, soru sormayan, cevapların peşinden gitmeyen insanla yaşamak risklidir. Donanımlı olmayan kadınlar yetersiz ve temel değerler açısından sağlıksız çocuklar yetiştirecektir. Eğer öyleyse kendilerini gerçekleştirmelerine katkı sunun. Hayatı deneyimlerken sizin kanatlarınızla değil, kendi kanatlarıyla uçabilsinler. Aksi halde kendilerini olduğu kadar sizi de daraltır ve her geçen gün daha da azaltırlar. Böyle bir ilişki biçiminden ne sağlık çıkar ne de özgür-mutlu bir yaşam.

FARKINDA olun ki, her türlü eşitsizlikten ve şiddetten arınmış, sağlıklı ve mutlu bir beraberlik ancak her iki tarafın da özgür olabildiği koşullarda mümkündür.

SİZİ SEVİYORUM

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir