Yazma ve çeşitleri (1)

‘Yazma’, düşünülen her ÅŸeyi doÄŸru ve anlaşılır bir ÅŸekilde, etkili ve sistemli bir biçimde aktarma iÅŸidir.
‘Yazmak’ aklın ve hafızanın geliÅŸtirilmesi, ‘bilgi’nin kalıcılığının saÄŸlanması yönünden oldukça önemlidir. ‘Yazma’ ile ‘okuma’ eylemi iç içedir.
Yazı yazma, bir yetenek işi olduğu gibi bir öğrenme metodu, doğru düşünebilme işlemidir.
‘Yazma’, akla gelen her ÅŸeyi geliÅŸigüzel sıralamak deÄŸildir.
‘Yazma’da konuya yakınlık, önemlidir. Çok yönlü bir okumayı, ilgiyi ve merakı gerektirir.
Bir konu hakkında enine boyuna düşünebilme, düşündüklerini açık ve sade bir dille ve tutarlı bir şekilde, güzel bir anlatım ve çarpıcı bir tarzda yazmak önemlidir ve bir beceri işidir.
Edebiyatı seven ama yazma isteği olmayan, yazma isteği olmakla birlikte yazmayan, yazıp da kendine saklayan, yazdığını bir biçimde yayımlatanların daha ilerilere taşınması konusunda teşvik ve rehberlik etmek gerekir.
Yazma işi bilgiyle, düşünmeyle, emek ve ilhamla olur.
Yazmak için, gördüğünü, duyduğunu, okuduğunu anlayıp anlatabilmek, yorumlayabilmek gerekir.
Yeni ve farklı şeyler yazabilmek için okunanlardan edinilen bilgileri düşünerek, analiz ederek yeni fikirler üretebilmek icap eder.
Kendisini yenilemeyen, yeni bilgilerle donatmayan bir insanın zekâ pırıltıları zamanla söner ve düşünceleri, fikirleri eski bilgilerin tekrarından ibaret kalır. Eski bilgilerin üzerine yenilerin eklenmesiyle bilgilerin sürekli güncellenmesi gerekir.
Yazının kurallarını öğrenmek kolay fakat uygulamak zordur.
***
“Yazma becerisi dinleme, konuÅŸma, okuma becerilerine göre en son ve en zor geliÅŸen beceri türüdür. Bireylerin bilgi, duygu, düşünce ve hayallerini doÄŸru ve etkili bir ÅŸekilde anlatmaları; neyi, nasıl, ne kadar ve ne ÅŸekilde yazmaları gerektiÄŸini bilmeleri onların hayattaki baÅŸarılarını olumlu yönde etkilemektedir.
Yazma eylemi düşüncenin bir ürünüdür. İnsanlar genelde duygularını şiirle; düşüncelerini nesirle dile getirirler.
Yazma eyleminde, konuşmadan farklı olarak kalıcılık vardır. Bir yazıyı yazıp bitirdikten ve muhatabına ulaştırdıktan sonra geri dönüp onu düzeltme imkânı yoktur. Dolayısıyla yazma düşünülerek, planlanarak ve özenilerek yapılmak durumundadır. Bu yüzden diğer becerilere göre yazma, üzerinde daha çok düşünülmesi, çalışılması ve eğitiminin yapılması gereken bir beceridir.
“Söz uçar yazı kalır.” veya “Kaydetmeyen kaybeder.” ÅŸeklinde ifade edilen sözlerde de olduÄŸu gibi kalıcı olmak isteyen kiÅŸiler, öldükten sonra da anılmak düşüncesiyle yazmaya ve dolayısıyla yazılı eser bırakmaya özen gösterirler.
Kişi yazmak suretiyle psikolojik problemlerinden sıyrılabilir ve kendini ifade etmenin rahatlığıyla huzur bulur.
Bireyler yazmak suretiyle bir taraftan kendine güven duyarken diğer taraftan sosyal açıdan da kendini farklı hissedecektir.
Metinde sözcük tekrarlarının fazla olmaması, paragrafta yer alan cümlelerde anlatım bozukluğunun olmaması, yazım yanlışlarına ve noktalama işaretlerinin kullanımında hataya düşülmemesi gerekir.
‘İyi yazıda cümleler ve sözcükler matematiksel bir disiplin altındadır. O kadar yerli yerinde ve biçimli dizilmiÅŸlerdir ki hiçbirini kaldıramaz, daha önceye ve daha sonraya alamazsınız.
İyi yazı karışık fikirleri sadeleÅŸtirir; kötü yazı sade fikirleri karıştırır.’ (Peyami Safa)
*
Yazılı Anlatımın İlkeleri
İyi bir gözlemci olunmalıdır. Dikkatli bir bakış insana daima yeni ÅŸeyler kazandırır, yeni dünyalar keÅŸfettirir. Goethe, “Her bakış bir gözlem, her gözlem bir düşünce, her düşünce baÄŸlantı ve iliÅŸki doÄŸurur” derken bunu kastetmektedir.
Düşünmeye önem verilmelidir. “Düşünüyorum, o halde varım.” Sözü düşünce ile insan arasındaki iliÅŸkiyi veciz bir ÅŸekilde anlatır. Düşünme merakla baÅŸlar, şüpheyle devam eder.
Okumaya önem verilmelidir. Eskiler bir kitap yazmak için bir kütüphane dolusu kitap okumanın gerektiÄŸinden bahsederler. İnsanoÄŸlunun okumadan birikim kazanması ve dolayısıyla yazı yazabilmesi mümkün deÄŸildir. Yazsa bile bunun etkili olma ÅŸansı yoktur. İyi yazı yazabilmek büyük ölçüde iyi bir okuyucu olmakla iliÅŸkilidir. Ünlü denemeci Bacon, “Okuma Üstüne” adlı denemesinde buna iÅŸaret etmektedir: “Kurnaz insanlar okumayı küçümserler, basit insanlar ona hayran olurlar; akıllı insanlar ondan yararlanırlar.”
Kompozisyonda fikir ve duygular ne kadar kuvvetli olursa olsun, dil bozuk oldu mu, deÄŸeri yoktur. Sözün ustalarından Cenap Åžehabettin de “Güzel ifade edilmiÅŸ kötü fikirden ziyade, kötü ifade edilmiÅŸ güzel fikirlere acırım.” diyerek bu konuya dikkat çekmiÅŸtir.
Duygular ve hayaller geliştirilmelidir. Yazılı anlatımda, ele alınan türe göre değişmekle birlikte, duygu ve hayallerden yararlanılır. Burada hayal kurmayı, gerçeklerden uzaklaşma, gevezelikler ve safsatalar anlamında düşünmemelidir. Duygu ve hayaller insana iç zenginliği verir.
Sağlıklı düşünüş ile sağlıklı duyuş arasında sıkı bir iş birliği vardır. İyiyi, doğruyu, ideali düşünebilen bir insan içindeki kuruntu, kıskançlık haset gibi olumsuz duyguları beğenme, sevme, takdir gibi olumlu duygulara çevirebilir.

Devam edecek…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir